Kitaplığınızdan “yürüyen” kitaplarınız vardır. Kimi döner gelir, kimiyse başka evlerde inzivadadır. Geçen gün aklıma geldi, cumhuriyetin ilk yıllarında basılan bir ders kitabını kitaplıkta aradım, ne yazık ki gidenlerdenmiş, üzüldüm. Kitaptaki bir görsele yeniden bakmak ve günümüzdeki ders kitapları ile yan yana koymak istemiştim.
Cumhuriyetin ilk yıllarında basılan bu kitap sanırım bir Türkçe ders kitabıydı ve yeniden bakmak istediğim görsel, bir okuma metninin üstündeydi. Görselde bir çocuk yerde oyuncakları ile oynuyor, anne koltukta gazete okuyor, babanın üstünde mutfak önlüğü yemek masasını hazırlıyordu. Bir resim-fotoğraf çok şey anlatıyordu aslında. Baba mutfakta çalışıyor, anne gazete okuyor… Bu görsel cumhuriyetin ilk yıllarının hedefini de gösteriyordu.
Cumhuriyet kurulduktan sonra atılan ilk adımın okuma-yazma seferberliği olduğunu biliyoruz. Aynı süreçte dünya klasikleri Türkçeye çevriliyor. Sanata ve okumaya dair üst üste büyük atılımlar yapılıyor. Yurt dışına öğrenci gönderme, fakültelerin açılması, yurt dışından uzmanlar çağrılması…
Toplumdaki inanışları, yaşam tarzını, bakış açısını etkileyen en önemli etmenlerden biri kültürdür. Sanırım kültürü şekillendirmenin en etkili yolu da eğitimdir. Geçtiğimiz aylarda Eğitimpedia’da çok ilgi çeken bir video paylaşıldı. Çocuklara çeşitli meslek isimleri söyleniyor, neredeyse tüm çocuklar bu meslekle uğraşan insanları erkek karakterler olarak çiziyor. Çocukların şematik öğrendiğini biliyoruz, bu şematik öğrenmede ise genellikle içinde yaşanılan toplumun bakış açısı belirleyici oluyor.
“Ne ekersen, onu biçersin” atasözünü kültür açısından yorumladığımızda sınıfta kaldığımızı çoktan söyleyebiliriz. İstatistiklere boğmak istemiyorum ama birkaç karşılaştırma yapmak ülkedeki fotoğrafı daha iyi görmemizi sağlayacaktır. Ülkemizdeki kütüphane sayısıyla Almanya’daki kütüphane sayısını karşılaştırmamız, seksen bir ilimizin kaçında devlet tiyatrosu var ona bakmamız, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi ile diğer bakanlık bütçelerini yan yana koymamız kültürel yaklaşımızla ilgili çıkarımlar yapmamıza yardımcı olacaktır.
10 Kasım’da Mustafa Kemal’i anıyoruz, duygulanıyoruz ve hatta en iyi paylaşımı yapmak için birbirimizle yarışıyoruz. Atatürk’ü anmak için yaptığımız yarışı, keşke O’nun kadınlar için yaptığı mücadeleye taşıyabilseydik. Mustafa Kemal’in kadına verdiği en büyük değeri, Zübeyde Hanım’a, annesine verdiği değerde görebiliriz. Kim bilir belki de ülkenin tüm kadınlarının annesi gibi ezilmesini istememiştir.
Bu 10 Kasım’da, şu anda ülkedeki çocukların ellerindeki kitaplardan görsellerle son sözü koyalım ve aslında mücadelenin uygarlık mücadelesi olduğunu bir daha hatırlatalım.






[email protected]
https://twitter.com/ataman_mujdat